29 Ekim 2013 Salı

Dizi 1: Şubat


"Şehrin altına daha iyi bak! Bir reklam panosuna, sana doğru sürüklenen bir kağıda. Bir tramvayın taşıdığı kırmızı bir güle bak, o gül sana haykıran bir aşk ilanı olabilir. Yaşadığın şehre bak! Hiç görmediklerini göreceksin, onları göreceksin."

Şubat'ı izlemeye başladığımda, henüz konuyu anlamaya ve karakterleri tanımaya çalıştığım sırada, yüzü yaralı Şubat ve güzel Yağmur arasında başlayacak olan aşkı, yeraltı geçitlerinin de etkisi ile "Güzel ve Çirkin"deki ayrı dünyalara ait olanların aşkını anlatan bir dizi olarak algıladım. Hemen sonrasında ise Şubat dahil tüm sokakta yaşayanların saygı ile andıkları Aziz Bey ile tanıştığımda, Ninja Kaplumbağalar'daki Splinter Usta'yı ve yine onların yeraltında geçen hikayesini anımsadım. Hatta onları ziyaret eden Yağmur, Ninja Kaplumbağalar'daki gazeteci April'ın yerini tutuyordu. Fakat, Şubat'ı izlemeye devam ettikçe herhangi bir diziye benzemeyecek kadar özgün bir konusu ve karakterleri olduğunu anladım. 

Şehrin altında yaşayan kişilere karşı farkındalık da kazandım. yolda bastığım bir logar kapağı sadece bir kapak olmaktan çıkıp hiç bilmediğim bir dünyanın giriş kapısı gibi görünmeye başladı. Oysa başlarda, şehrin altında yaşananları garipserken, zamanla karakterleri tanıyıp yaşayış şekillerine alışınca ve daha da önemlisi onları sevdikçe, şehrin üstünde yaşayanların onların tabiri ile pastörizelerin hayatı daha yapmacık gelmeye başladı. Kısacası, yeryüzünden ve onun sahteliğinden kaçmak için Şubat birebir...

Son olarak, "Tayfa, voltA!"

Hiç yorum yok :