23 Mart 2015 Pazartesi

Tiyatro: TROM - Hakan Emre Ünal


Avrupa yakasında oturan biri olarak Kadıköy’deki sanatsal etkinliklere çok nadir gidiyorum desem sanırım yanlış olmaz. En son 2013 yılında, kapanmadan önce Duru Tiyatro’da “Nafile Dünya” isimli oyunu izlemiştim. İşte bu uzun aradan sonra Kadıköy’ün sokaklarında Köşe isimli tiyatroyu ararken semtin sanat için verdiği çabaya bir kez daha hayran kaldım. Mütevazi tiyatrolara, sanat evlerine, el işi yapan dükkanlara, sanat malzemesi satan kırtasiyelere, satranç kulübüne, mesajı olan cafelere hayranlıkla baktım. Gerçi hepsi bir keşmekeşin içinde parlayan yıldızlar gibiydi. Çünkü, genel anlamda Kadıköy her şeyin ortaya karışık olduğu bir yer haline gelmiş maalesef.

Köşe isimli tiyatroya girdiğinizde ise çok samimi bir ortamla karşılaşıveriyorsunuz. 30-35 kişilik sahnenin içinden geçerek bir alt kattaki bekleme salonuna ulaşıyorsunuz. Bekleme salonuna ufak sergiler serpiştirilmiş, mis gibi kahve ve çay eşliğinde aç olarak gelenler için kek-börek bile düşünülmüş. Bu anlattıklarım bir tiyatroda olması gerekenler gibi gelebilir ama Köşe Tiyatro’ya gittiğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Gelelim “TROM” isimli oyuna. Karakterler açısından tek kişilik olmayan oyunu Hakan Emre Ünal tek kişi olarak çok güçlü bir şekilde omuzluyor. Bu gücün arkasında ise oyunu her şeyiyle sahiplenmiş olması yatıyor. Roland Topor'un “Masanın Altında Kış” isimli oyunu ile adeta bütünleşmiş olması “TROM” isimli kendi oyununu doğal olarak ortaya çıkarmış. TROM’da bir yandan orijinal hikayeyi takip ederken bir yandan da Hakan Emre Ünal’ın hayatından kesitlere, tiyatro serüveninin gelişimine ve oyun ile kesişen ortak noktalarına tanık oluyorsunuz. Güncel ile geçmiş, gerçek ile kurgu, göçmen ile yerleşik, oyun ile oyuncu şeklinde iç içe geçmiş olan bu sarmal akış sayesinde dikkatleri oyun üzerinde tutmayı başarıyor.

Oyunda, Hakan Emre Ünal’ın kendisine olan benzerliklerini ön plana çıkararak yorumladığı ana karakter göçmen Dragomir’in kendi yurdu dışında ne kadar çaresiz kaldığı resmediliyor. Bir masanın altında yaşamayı kabul etmesi ve orada kendisine bir dünya kurması şeklinde acı bir metafor da bu resmin çerçevesini oluşuyor.  Kişiliği sebebi ile zaten yeteri kadar çekingen olan Dragomir bir de göçmen konumunda olunca, her şey onun adına daha da zorlaşıyor. Dragomir’in bu hali yani ne köyüne ne bulunduğu yere ait olmama hissi, kendine olan güveninin sürekli törpülenmesi, geleceğe dair büyük hayaller kuramaması gibi durumlar aslında büyük resimde yer alan tüm göçmelere ait sıkıntıların kolajını oluşturuyor. Hakan Emre Ünal kendi dedesinin de bir göçmen olduğunun altını çizerek tüm göçmen kültürüne olan sevgisini de iletmenin bir yolu olarak TROM’u her açıdan parlatıyor.

Sabit hiçbir dekorun olmadığı oyunda Hakan Emre Ünal, sadece objelerden oluşan materyaller ile hem dekor hem de kostüm geçişlerini sağlıyor. Haldun Taner’in “İki kalas bir heves” sözünü doğrularcasına yüksek bütçelere sahip olmadan da kaliteli oyunlar ortaya konabileceğini de güzel bir şekilde  ispatlıyor.

İzlemek isteyenler için TROM oyunun en yakın gösterim tarihleri;
7 Nisan 2015 Salı - Sekizincikat saat: 20:30
15 Nisan 2015 Çarşamba - Kumbaracı 50 saat: 20:30
17 Nisan Cuma 20:45 Don Kişot Sanat Festivali kapsamında Don Kişot Sosyal Merkezi saat 20:45
23 Nisan 2015 Perşembe - Moda Sahnesi - saat : 19:00

Daha sonraki tarihler için de facebook sayfasından takip edilebilir;

Hiç yorum yok :