10 Ağustos 2011 Çarşamba

Kitap 13: Şeytanlı Göl - George Sand

2010 yılı Chopin yılıydı ve bu sebeple hayatını anlatan birçok kitap basıldı. Chopin'in hayatını okuduğum sırada George Sand ismine de rastlamış oldum. Gerek isim secimi gerekse hayata bakisi ile farkli bir bayan oldugunu soyleyebilirim.


Şeytanlı Göl kitabı ise hem sayfa sayısının azlığı hem de akıcılığı bir çırpıda bitiverdi. İyi olarak yarattığı karakterlerindeki en belirgin ozellik durustluktu. Ayrıca kendi doğrularını çok net olarak belirlemiş olduğundan olaylar ve kişiler karşısındaki tavırları da bu doğruları kadar netti. Neyse ki doğruları benim için de geçerli olan doğrular olduğundan "Kime göre neye göre?" diye sorgulamadan George Sand'i de sevdigim yazarlar arasına kaydettim :)


Kitabın önsözü;

"'Kenevircinin Gece Söyleşileri' adı altında toplamayı düşündüğüm köy yaşamıyla ilgili romanlar dizisine 'Şeytanlı Göl'le başlarken, yazında herhangi bir devrimci savım, yöntemim yoktu. Kimse kendi başına bir devrim yapamaz. Aslında, hele güzel sanatlarda, bu görevi herkes üzerine almış olduğu için, insanlık onu ayrımına varmadan gerçekleştirir. Ama bu düşünce, köy yaşamını ele alan romanlara uygulanamaz. Bu tür roman, her dönemde, kimileyin gösterişli, kimileyin süslü, kimileyin saf olarak, türlü biçimlerde yaşadı. Kır yaşamı düşleminin, her dönemde kentlerin ve sarayların ülküsü olduğunu daha önce de söylemiştim; bunu burada bir daha yineleyeyim. Uygar insanı ilkel yaşamın güzelliklerine götüren eğilime uymakla, yeni bir şey yapmış olmadım. Ne yeni bir dil yaratmak, ne de yeni bir biçem aramak istedim. Buna karşın birçok yazıda bunun tersi ileri sürüldü; ama, düşüncelerimi kimse benden iyi bilemez. sanat yapıtının doğuşunda biricik esin kaynağı, en sıradan bir düşünce ya da en sıradan bir durum olduğu halde, eleştirmenlerin onu hep uzaklarda aramalarına şaşarım.

'Şeytanlı Göl'e gelince; beni, konusu her gün seyrettiğim gösterişsiz görünümler arasında geçen bu alçakgönüllü öyküyü yazmaya yönelten, kitabın birinci bölümünde anlattığım gibi, Holbein'ın beni etkileyen bir resmi, gördüğüm gerçek bir ekim sahnesi oldu. Bu romanı ne amaçla yazdığım sorulacak olursa, çok dokunaklı, çok yalın bir şey ortaya koymak istediğimi; ama, istediğim gibi başarılı olamadığımı söyleyeceğim. Güzelliğin yalınlıkta olduğunu anladım, duyumsadım. Ancak, görmek ve betimlemek ayrı ayrı şeylerdir. Sanatçının bütün isteği, görmesini bilenleri, görmeye yönlendirmektir. Onun için, sizler görün; gökyüzünü, tarlaları, ağaçları ve özellikle saf ve doğal yaşayışları içinde köylüleri görün. Bunları kitabımda biraz göreceksiniz."


La Mare au Diable by George Sand

Hiç yorum yok :