7 Ekim 2012 Pazar

Film 26: KaranlıktakileR


Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemediğim bir hikaye ile karşılaştım. Posteri ve fragmanını gördüğümde yeni dönem Türk korku filmlerine benzetmiş, film boyunca da esrarengiz ve olağandışı olaylarla boğuşulacağını düşünmüştüm. Yanılmışım. Aksine her şey fazlasıyla durağan, rutin, yalın ve gerçekti.


Psikolojik sorunları sebebi ile evden dışarı çıkmaya korkan bir anne ile bir ajansta getir götür işleri yapan oğlunun günlük yaşamına birebir tanık oluyoruz. Annesinin halet-i ruhiyesi sebebi ile artık kendi psikolojisi de bozulmuş olan adam, annesinden intikam almak istercesine onu ne kadar az tolere ediyorsa, evin dışındakileri yani aydınlıktakileri ise o kadar fazla tolere eder hale gelmiştir. Bu da anne - oğul arasındaki ilişkiyi ve dolayısıyla da iki kişilik hayatlarını daha çekilmez bir hale getirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu çekilmez hayatın nedenlerini, nasıllarını ve en önemlisi nasıl sonuçlanacağını görmek için izlenmesi gereken bir hikaye olduğunu düşünüyorum.


Alıp başını gitmeyi, sorumluluk sahibi olmayı, yalnızlığı, çaresizliği, tükenmişliği, umutsuzlukla umut arasındaki ince çizgiyi ve daha bir çok şeyi ifade etmesi açısından filmde en sevdiğim bölüm, Egemen'in uçurumun başında düşünceli düşünceli durduğu sahnelerdir.

Hiç yorum yok :