"Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih'ten 1681 ve hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı."
Kitabın bu ilk paragrafı ile birlikte, hem dil hem de anlatılanlar açısından bambaşka bir dünyaya adım attığınızı anlıyorsunuz.
Anlayacağınız, Puslu Kıtalar Atlası ile zamanda yolculuk yapabilmek mümkün. Okurken sanki bir görünmezlik pelerini ile Osmanlı dönemindeki sokaklarda gezdiğinizi, karakterleri yakından incelediğinizi, ortamı birebir yaşadığınızı hissediyorsunuz. Binbir Gece Masalları gibi iç içe geçmiş, birbirine bağlanmış hikayelerden oluşuyor olması da sürükleyiciliği kat be kat arttırıyor, sizi peşinden koşturuyor...
Bünyamin, Uzun İhsan Efendi, Efrasiyab, Vardapet, Ebrehe, Rendekar gibi pek çok farklı kahramanın yer aldığı, tarihi bilgiler ve göndermeler ile bezeli bu atlasta kaybolmamak mümkün değil.
Hem kitap hem de film olarak Yüzüklerin Efendisi serisi gibi dünya çapında bilinmesi gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Önsöz'ü yazan Hulki Aktunç'u da anmak isterim. Özellikle önsözdeki "Edebiyat tarihince, kim bilir kaç yazar, bilerek ya da bilmeden Borges yordamıyla yazmıştır? Yazmıştır da 'öyle' yazma yordamını imzalayan Borges oldu" cümlesi yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden olmuştu.
Anlayacağınız, Puslu Kıtalar Atlası ile zamanda yolculuk yapabilmek mümkün. Okurken sanki bir görünmezlik pelerini ile Osmanlı dönemindeki sokaklarda gezdiğinizi, karakterleri yakından incelediğinizi, ortamı birebir yaşadığınızı hissediyorsunuz. Binbir Gece Masalları gibi iç içe geçmiş, birbirine bağlanmış hikayelerden oluşuyor olması da sürükleyiciliği kat be kat arttırıyor, sizi peşinden koşturuyor...
Bünyamin, Uzun İhsan Efendi, Efrasiyab, Vardapet, Ebrehe, Rendekar gibi pek çok farklı kahramanın yer aldığı, tarihi bilgiler ve göndermeler ile bezeli bu atlasta kaybolmamak mümkün değil.
Hem kitap hem de film olarak Yüzüklerin Efendisi serisi gibi dünya çapında bilinmesi gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Önsöz'ü yazan Hulki Aktunç'u da anmak isterim. Özellikle önsözdeki "Edebiyat tarihince, kim bilir kaç yazar, bilerek ya da bilmeden Borges yordamıyla yazmıştır? Yazmıştır da 'öyle' yazma yordamını imzalayan Borges oldu" cümlesi yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden olmuştu.
1 yorum :
felsefi acisindan yaklasmasida ayri bir tatti.
Deniz
Yorum Gönder